Namuslu insanlar ortaya çıkmazsa, namussuzlar söz sahibi olacaktır.Tepki gösteren kadın nasıl namuslu kalma hakkını elde ederse bizlerde inancımıza,kültürümüze uygun yaşama hakkını ancak duyarlı olmakla elde ederiz.
Şikayet çare değildir. Atalarımız:” Sövmekle şeytanın sayısı artar.”demişlerdir.Buna göre kızmak,köpürmek de çare değildir.meşru yollarla, meşru çarelere başvurmak görevimizdir.Geç kalırsak onun da çaresi yok. Ev soyulduktan sonra kapı kilitlemenin,namus elden gittikten sonra namus davası açmanın ne anlamı olabilir?
Kötülüklerin artması, şikayetlerin çoğalması dünün ve bugünün ilgisizliğindendir. Meşru olmayan her şey için görev yapılmalıdır. Çirkinlikler,gayrı meşru işler,birilerini rahatsız etmiyorsa o kimseler imanlarını gözden geçirmelidirler.
Kötü halimiz kader değildir, bizim hatamızdır. Şu hususu da özellikle ifade etmek istiyorum ki, yanlış ve eksik kadar tevekkül anlayışımız bizi uyuşukluğa, korkaklığa umursamazlığa sevk etmemelidir.
Sevgili Peygamberimiz haksızlıklara karşı koymak için Hıful fudul cemiyetine girmiştir. Haksızlığa uğrayan hıristiyanın şikayeti üzerine yerinden fırlayıp Ebu Cehil’in kapısını yumruklamış, hak yerini buluncaya kadar kapıdan ayrılmamıştır.
Çok anlamlı olduğu için şu tarihi olayı hatırlatmak istiyorum.Adamın biri İstanbul’da bir çeşme yaptırır ve üzerine “Müslümanlar içemez”yazdırır.Bu ne demek oluyor,diye karakola çekerler.Osmanlının çöküş dönemidir.Sebebini sorarlar.Anlatabilmek için Havrada ibadet sırasında hahamın tutuklanmasını ister.Haham tutuklanınca bütün Yahudiler ayağa kalkar,karakola yığılırlar.Pazar günü ibadet sırasında Papazın tutuklanmasını ister.Papaz tutuklanır,bütün Hıristiyanlar ayaklanır, karakola taşınırlar.Papaz serbest bırakılmadan dağılmazlar. Cuma günü hutbeden sonra imamın tutuklanmasını ister.İmam tutuklanır.karakola götürülür. Camide biri öne geçer, namaz kılınır,herkes hiçbir şey olmamış gibi evine dağılır. Bir kişi gelip “Bizim hoca ne oldu, suçu neymiş?”demez. O adam şimdi anladınız mı neden “ Müslümanlar içemez” yazdırdığımı? Der.