Pazartesi günü (18 Haziran 2018) köşe yazımızda 24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak seçime dair genel kanaatlerimizi paylaşmış ve “24 Haziran’da ne olmamalı?” sualini cevaplamaya çalışmıştık. Bugün de “Ne olmalı?” sualine cevap arayalım.
Öncelikle toplumu iyice bunaltan ve bezdiren OHAL’e artık son verilerek sür’atle olağan hale geçmenin ve normalleşmenin yolu açılmalı.
Yargının her türlü baskı ve yönlendirmeden âzade bir şekilde, hiçbir şeyden etkilenmeden münhasıran adaleti tecellî ettirmeye odaklanacağı bir zemin oluşturulmalı.
OHAL sürecinde hukukun gereklerinin siyasî konjonktöre feda edilmesinde rol alan HSK, Ağır Ceza Mahkemeleri ve Savcılıklar masaya yatırılıp adaletin gereklerine uygun hale getirilmeli.
Keyfî ve hukuksuz uygulamalarla sebebiyet verilen çok yönlü ve çok boyutlu mağduriyetlerin telâfisi için derhal harekete geçilmeli; kapsamlı bir restorasyon programı hazırlanıp seri şekilde tatbikata konulmalı.
Haksız tutukluluklara son verilmeli; delilsiz mahkûmiyetlerin sür’atle gözden geçirilip düzeltileceği işleyen bir mekanizma kurulmalı.
Aynı şekilde sorgusuz sualsiz işlerinden atılan insanlardan, herhangi bir suçu ve şaibesi olmayanlar derhal görevlerine iade edilmeli.
Parlamenter sisteme yeniden dönüşün yol haritası şimdiden oluşturulup—ki Akşener’in Kılıçdaroğlu ile görüşmesindeki ana gündem bu idi—seçimden sonra hemen startı verilmek üzere hazır hale getirilmeli.
Mevcut iktidar blokunun tekelci, dışlayıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı ve kamplaştırıcı söylemlerinin ve gerilim politikalarının toplumda meydana getirdiği olumsuz atmosferi dağıtmak için, birleştirici, bütünleştirici, kaynaştırıcı ve kucaklayıcı kampanyalar açılıp samimî ve inandırıcı bir dille kitlelere ulaşılmalı ve iç huzur sağlanmalı.
Hiç kimsenin kendisini güvende hissetmediği korku ortamının, yerini herkesin rahat nefes aldığı bir güven ve huzur iklimine terk etmesi için topyekûn bir seferberlik başlatılmalı.
Günübirlik, değişken, tutarsız ve çelişkili gelgitlerle iyice dengesi bozulan dış politika, komşularla ilişkilerden başlayarak tekrar rayına oturtulmalı; AB süreci yeniden canlandırılmalı; bunun için gerekli hukuk ve demokrasi reformları hemen yapılmalı.
Gerilen, kutuplaştırılan, korkutulup sindirilen Türkiye’nin rahatlamaya ihtiyacı var.
Dileriz, 24 Haziran bunun yolunu açar. Çünki seçim kazanmak –bir şekilde - kolaydır, ancak kalb kazanmak zordur. Kalb kırmak kolaydır, kırılan kalbleri tekrar kazanmak fevkalade zordur. Seçimi kim kazanırsa kazansın ilk icraatı en büyük projesi kırılan kalbleri tamir etmek olmalıdır. Versselâm …