Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin izniyle, kendi makamının ulviliğini andırırcasına güzel şehrimizin kuzey de en yüksek bölgesi Nusratiye Mahallesi’ne yerleşerek, hem Anadoluyu hem de memleketimizi ihya eden manevi bir iklimdir Piri Baba..
Hacı Bektaşi Veli Hazretleri ile gönül birliği etmiş yedi halifesinden biri.. Hasta annesinden aldığı birgünlük izinle Sevgili Peygamberimizi görmeye Yemen’den kalkıp Mekke’ye giden ama Peygamberimizi evinde bulamayıp annesine verdiği sözü tutmak için tekrar Yemen’in yollarına koyulan , Allah’ın Resulünü en çok seven Veysel Karani’nin izinden giden, evliyaullahtan Hızırdır Piri Baba Hazretimiz.
Aşevi , tekke, cami ’den müteşekkil manevi irşad noktasında insanlığa maddi ve manevi ikiyüzden fazla dervişi ile hizmet eden Piri Baba’dan kalır bizim misafirperverliğimiz.
Bu büyük manevi değerimizin menkıbelerini çoğumuz biliriz. Bu köşe yazımda bu menkıbelerden ikisini kendi uslübümle anlatmak istiyorum.
Bir gün dağlarda koyunlarıyla yaşayan Çoban Baba, kardeşi olan Piri Baba’yı ziyarete gider. Gitmeden önce, bir mendile süt sağıp mendilin uçlarını bağlar ve Piri Baba’nın yanına gelir. Çoban Baba mendili bir çiviye asar. Piri Baba ermişliğinin yanı sıra, hayatını devam ettirebilmesi için ayakkabı tamirciliği ile de uğraşmaktadır. Piri Baba kardeşi Çoban Baba ile sohbet ederken, bir bayan ayakkabısını tamir ettirmek için gelir. Piri Baba’ya ayakkabısını verir. Bu arada asılı olan mendildeki süt damlamaya başlar. Bunu gören Piri Baba Çoban Baba’ya dönüp, “kendine gel kardeş, kendine gel!” der ve sözüne şöyle devam eder . “Dağ başında herkes ermiş olur, iş burada olmaktır.” Çoban Baba mendilini alıp tekrar dağlarda koyun gütmeye başlar.
Yine birgün eski hamamın külhancısı ağır hastalanmış. Hamam sahibi de endişelenmiş. Hamamın haznesini yakmak, külhancılık öyle kolay bir iş değilmiş. Her babayiğit külhan ocağının karşısında sıcakta durup odun atmaya dayanamazmış. Hamam sahibi Piri Baba'yla dertleşmiş. Ben şimdi nereden külhancı bulacağım. Zor durumdayım, diye yakınmış. Hiç üzülme. Git sen de dinlen. Kırk gün bu hamamın sorumluluğu bana ait. Yalnız gözünün arkada kalmayacağına söz ver. Giderken dönüp arkana bakma bile. Kırk gün sonra çık gel. Ama sakın şaşıp yanılıp da kırk günden önce çıkagelme, sözünde durmazsan tüm çabam boşa gider. Diye hamam sahibine tembih etmiş. Hamam sahibi de sözünü tutacağını belirterek gidip evine kapanmış. Yalnız her akşam üzeri hamama gelir, hasılatı Piri Baba'dan alırmış. Ama Piri Baba'ya verdiği sözü tutar, külhanı hiç dolaşmazmış. Günler günleri kovalamış. Eskiden eşeklerle katar katar odunlar her gün hamama taşınırken, artık hamama kimsenin odun getirmez olması hamamcının ilgisini çekmiş.
Hamamcının merakı her gün biraz daha artmış. Günler de otuz dokuza dayanmış. "Otuz dokuz da bir, kırk da bir. Artık dayanamıyorum gidip bakacağım", demiş. Doğru külhana yollanmış. Bir de ne görsün? Su haznesinin altında bir tek mum yanmakta. Koca hamam bu mum ile ısınmakta. Tam bu sırada içeriye Piri Baba girmiş. Otuzdokuz gün bekledin de, bir gün bekleyemedin mi? Bir gün daha bekleseydin hamamı gaipten ısıtacaktım, demiş. Hamamcının aceleciliği ve merakı yüzünden Piri Baba'nın kerameti bozulmuş. Hamamcı çok pişman olmuş ama iş işten geçmiş. Hamamı mumla ısıttığını gelip görmeseymiş, Allah da ona kudretten sıcak su gönderecekmiş.
Memleketimizde böyle manevi değerlerimizin olması ne kadar güzel değil mi? Allah onların izinden gitmeyi bizlere nasip etsin.. Onların varlığından haberdar olmayı , istifade etmeyi nasip etsin..