Bir Merzifon kışı ama eski kış mevsimlerinden. İçimize çektiğimiz havanın içerisinde kömür kokuları ile kar kokuları gibi karışık bir duygu ile huzurlu akşamlarını özlediğimiz kış geceleri.. Öyle fazla sokak lambasının olmadığı yer yer karanlık sokaklar ama kar örtüsünün aydınlığı ile aydınlanan sokaklar.. Şimdi ki asfalt yolların yerlerinde o zaman toprak örtüsü vardı. Bazı önemli yollar özellikle merkezi yerler arnavut taşı döşeli idi. Faytonu arkasına takan atların nal sesleri ve kırbaç sesleri ahenk cümbüşü yapardı eski hayatlarda Merzifon'da. Cümbüş deyince sokaklarda yapılan kına geceleri gelir aklıma. Fazla düğün salonlarının olmadığı o yıllarda sokağın iki başı kapatılırdı trafiğe. Trafik dediysem şimdi ki keşmekeşlikten bir hayli uzak bir trafik yok denecek kadar az. Anadol pikabı vardı dedemin mesela. İçinin kokusu hala burnumda. Çiçekli saydam bir vites topuzu. Tüylü bir örtü ile kaplı kokpiti. Hafif benzin hafif sigara kokusu sinmiş yekpare koltuğu.. Sünnet düğünlerinde faytonlarda kendine yer bulamayan çocuklar doluşurduk arkasına. Düğünün başrol oyuncusu sünnet çocuğunun başında ki şapka elinde ki asa hedefte olurdu. Onu kapan tekrar iadesi için para alırdı ebeveynlerden. Sonra tek gözlü mahalle bakkallarının yolu tutulurdu. Konu konuyu açıyor. Eski kış mevsimlerinden başlangıç yaptık konu biraz yaza kaydı. Merzifon'da yaşanmış o kadar güzel hatıralar var ki bir kaç kitap yazılır. Kitap demişken adı "Anılarla Merzifon" olacak olan kitabımızın hazırlıklarına başladık. O kadar çok soran oldu ki herkesin bu ilgisinden merakından dolayı teşekkür ederim. Kış gecelerinde kuzineli sobaların ısıttığı evlerimizde büyüklerimizden dinlendiğimiz hatıralar ve bizim yaşadıklarımız la bir harman yapıp sizlere sunmam en büyük arzum. Ve en büyük arzularımdan birisi de gençlerimizin çocuklarımızında bu yazılarımızı okuyup faydalanması. Geçmiş ve geleceği kıyas yapmak açısından şimdilerde adına bilmem ne kuşağı dedikleri aslında ha bu bizim uşakların yararına olacaktır. Geçmişini bilmeyen özümsemeyen geleceği göremez ve idrak edemez. Ambalajlı ürünlerden bin kat daha değerli üzeri cevizli kekler ya sobanın gözünde ya da yuvarlak davlumbaz fırınlarda pişerdi. Demini almış çaylar eşliğinde uzun kış geceleri vakit nasılda geç olmuş serzenişleri eşliğinde bize hiçte uzun gelmezdi. Şimdi zamanın kıymeti yok! Günler saat, aylar gün, yıllar ay gibi geçiyor. Ömür geçiyor gidiyor ve bir daha tekrarı da olmuyor. Çok kişi demir aldı bu limandan. Dalgalar aldı götürdü onları sonsuz yolculuklarına. Kalanlar sürgün kaldı gidenlerin hatıraları ile başbaşa. Yaşamak zorundayız dostlar! Geride kalan sevdiklerimiz için yaşamak zorundayız. Bizden öncekiler de bizim için yaşadılar. Herşey çocuklukta güzelmiş anlıyoruz. Çocukken farkında olmadan yaşadık bu dünyada. Büyüdükçe anlıyoruz hayatı ve ciddiyetini. Büyüdükçe anlıyoruz insanların cinsini cibiliyetini! Herşey çocuklukta güzelmiş. Şimdi çocuklarımız güzel. Anlayacağınız geçmişte güzel gelecekte güzel..