Eski hamamın ayağından çıkan suyu kullanır. Tahminen iki bin senelik olduğu tahmin ediliyor. İşin Trajikomik yanı o kadar yeni çeşmenin suyu akmazken bunun iki bin senedir suyu hiç kesilmeden akmaktadır. Çeşmeye insanı ürküten bir merdivenlerle inilir. Aşağısı tam anlamıyla bir harabe halindedir. Çeşme önünde uzunca bir yalak bulunmaktadır. Evvelden beri bu çeşmenin suyuyla yapılan çayın daha lezzetli olduğu söylenir. Tatlı bir içimi olan, yazında buz gibi akan bir sudur. Daha sonraları üstüne, karşı caminin tuvaletleri yapılmıştır. Şu anda o tuvaletler yoktur üstü boş bir şekilde durmaktadır. Yirmi sene kadar önce Eski hamamla çeşme arasında bulunan bir bahçeli evin kuyusu tamir edildiğinde çeşmeden de çamur akmıştır.
Ermeni olayları sırasında çeşmenin hizasında bulunan bahçeli evin sahibi olan ermeni vatandaşımız çeşmede öldürülmüş. Kanları o duvarlara sıçramış. Bunu bize o anları yaşayan yaşlı bir amca anlattı.
Halk arasında burada bir evliya kabrinin olduğu geceleri bembeyaz bir gölgenin gezdiği de anlatılır.
Bir zamanlar gençler arasında cesaret yarışması yapmak bir adettir. Gene böyle bir iddia sırasında gençlerden biri:
"Kim bu gece oradan bi çaynık (çaydanlık) su getirebilir. diye sorar. Gençlerden biri: "Ben evliyadan falan korkmadan su getirebilirim der.
Getirirdin getiremezdin iddiası en sonunda büyük paralara ulaşır. Genç arkadaşlarını bırakarak evden çaydanlık almaya gider. İddiaya giren genç te onu korkutarak iddiayı kazanmak için evlerine koşar adım giderek beyaz bir örtü alarak gidip o yalağın içine yatar. Çaydanlığıyla oraya gelen genç suyu doldururken o öbürünü korkutmak amacıyla ayağa kalkınca genç belindeki bıçağı çekerek üst üste o beyaz gölgeye batırır. Sonra da hiçbir şey olmamışcasına kahveye döner.
Arkadaşları merakla herhangi bir şey olup olmadığını sorduğunda:
"Ne olacak evliya mıdır nedir bir şey beni korkutmak istedi bende bastım bıçağı der demez arkadaşları ne yaptın o filan arkadaşımızdı diyerek hemen çukur pınara giderlerse de orada ancak suda kanlar içinde cansız bir şekilde yatan arkadaşlarını bulurlar.
Şu an Eyüp çelebi caminin içinde bulunan kitabesinden hicri 813 (1410-1411) senelerinde Çelebi Sultan Mehmet devrinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Kaynaklarından istifade ettiğim bir Merzifon sevdalısı olan Nevzat Köksüz abiye teşekkür ederim.