Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) vefatından kısa bir süre önce mescitte sahabesine; – Ey Müslüman topluluğu! Sizin üzerinizde bulunan hakkım ve Allah adına sizden kime bir haksızlık yapmış isem kıyamette hesaplaşıp hakkını almadan önce şimdi onun ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum diye üç defa tekrar buyurdular. Sahabe-i Kiram arasında bulunan ve kendisine Ukkaşe denilen yaşlı bir sahabe ayağa kalktı. Müslümanları yararak ilerledi ve Peygamberimizin önünde durdu ve şöyle dedi: – Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi eğer ısrar etmeseydin senin karşına çıkıp bir şey istemeyecektim. Bir savaştan sonra gazilerin arasındaydım. Ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi. Devemden indim ayağını öpmek için sana yaklaştığımda değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. Kasten bana mı vurdun yoksa devene mi vurmak istemiştin bilmiyorum deyince Peygamber efendimiz: – Ey Ukkaşe sana kasten vurmaktan Allah a sığınırım. Ey Bilal git kızım Fatıma’dan uzun bir değnek iste ve buraya getir buyurdu. Bilal-ı Habeşi şaşkınlıkla koşarak değneği alıp mescide getirdi. Bütün sahabe Hz. Ebubekir , Hz. Ömer , Hz. Ali (ra) başta olmak üzere Ukkaşe’nin değneği kendilerine vurmasını istediyse de iki cihan serveri sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bu isteklere mani olup Ukkaşe Sultan’a ; Ey Ukkaşe vuracaksan vur deyince Ukkaşe (r.a); Ey Allah’ın elçisi bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu deyince Peygamberimiz sırtını açtı. Sahabeler yüksek sesle ağlıyorlardı. Hz.Ukkaşe Peygamberimizin beyaz sırtına iki kürek kemiğinin arasındaki peygamberlik mührüne baktı. Zaman kaybetmeden sırtını öptü ve şöyle dedi: – Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi sana kısas yapmaya kim cür’et edebilir? Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) : – Ya hakkını alman için gerekeni yap ya da affet deyince Hz. Ukkaşe: – Kıyamet gününde Allah’ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav): – Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın dedi. Sonra orada bulunan bütün Sahabe-i Kiram ayağa kalktılar ve alnından öperek: – Seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve Peygamberin cennetteki arkadaşlığını elde ettin dediler. Hz. Ukkaşe (ra) bir peygamber aşığı, bir peygamber sevdalısı bir insandı. O sevgiden dolayı Peygamberimizin kürek kemikleri arasında bulunan peygamberlik nişanesi, peygamberlik mührünü öpmeyi başarmış bir sahabeydi. Rivayetlere göre onun Merzifon'a geliş tarihi miladi 681’dir. Peygamberimiz ona hırkasını verir ve, “Rum diyarına giderek halkı dine davet edeceksin” der. Yine rivayetlere göre o da İslam ordusuyla Kayseri üzerinden Merzifon’a kadar savaşa savaşa gelerek bu günkü Hırka Köyünde şehit düşer. Bir gönül sultanına dönüşen Ukkaşe’nin o gün bu gündür ziyaretçileri eksik olmaz. Evliya çelebi buraları ziyaret ettiğinde onun kabrinin varlığından söz eder. Böylesine ulvi bir makamda olan ve dünya gözüyle Sevgili Peygamberimizi gören bu mübarek zatın kabrinin makamı Merzifon’umuzun kuzeyinde Hırka Köyü’nde bulunması ne güzel değil mi? Cenab-ı Allah Böylesine manevi değerlerimizin farkında olarak yaşamayı bizlere ve bizden sonra ki nesillere nasip etsin.