Çocukluğumuz kaldı biriktirdiklerimizden, bir kumbaraya attığımız bozukluklar gibi hep tatlı anılar kaldı belleklerimizde. Kumbaralarımızda ki paralar bozuktu, ama moraller, neşeler, mutluluklar yerindeydi sapasağlam çok şükür.
Katkısız undan pişirilmiş, bir dilim ekmeğin üstüne sürülmüş katıktı hayat bizim için. Üzerine dökülen şekerler ara sıra yaşadığımız sevinçlerdi. Ama ne sevinçler!
Dizleri yamalı pantolonlarımız vardı bizim. Yüreği yamalı olmayan sevdalarımız vardı. Mahalle arkadaşlarımızdan öğrenirdik dayanışmayı. Topladığımız paralar ile Abidin Bakkal’dan plastik bir top alırdık, bırakırdık kendimizi o zamanlarda çoğu boş olan arsalara.. Umutlarımızın peşinden koşardık, kan ter içinde..
İp atlardı basma etekli kızlar. İp atlarlardı ama adamlığı atlamazlardı. Dertlere ortak olurlardı. Masum sırlara yarenlik ederlerdi. Oyunlarını da aksatmazlardı analarına yardım etmeyi de. Yeşil fasulye kırarlardı ama kalp kırmazlardı. Pirinç ayıklar , insan ayıklamazlardı.
Hemen hemen her mahallede bir ekmek büfesi vardı. Ahşaptan yapılmış, içi mis gibi ekmek kokan. O sıcacık nimetleri kolumuzun altına alır, evin yolunu tutardık. Nasıl unutulur ki? Bir keresinde sırf bu yüzden yanan kolumda izi hala mevcut. Keşke bütün acılar bunun kadar masum kalabilseydi!
Sofralarda yerdik yemeklerimizi çiçekli melamin tabaklarda. Öyle porselen tabaklar fazla yoktu. Olsa bile misafir geldiğinde çıkardı görücüye. Sofra kalktıktan sonra sofra bezi de kalkar el gırgırı ile temizlenirdi halı.
Sobası yanan, bacası tüten evlerimizde, siyah beyaz televizyonlarımızda cumartesi akşamı oynayacak Türk Filmlerini bir hafta boyunca iple çekerdik. Bütün programlar ona göre yapılırdı. ‘’Geçen hafta Şaban’ın filmi vardı ne gülmüştük be! Bu hafta kesin Cüneyt’in filmi var demedi demeyin!’’ Hey gidi günler hey!
Demlenen çaylar, elektrikli yuvarlak fırınlarda pişen kekler. O fırının cam bölmelerinden acaba pişmiş mi pişmemiş mi diye bakan meraklı gözler.. Patlayan mısırlar.. Hangi sinema bu keyifleri veriyor şimdiler de sorarım?
Biz bunları biriktirdik günümüze. Ama hep sevdiklerimizi birer birer eksilterek..