İnsanoğlu tek başına yaşayacak bir varlık değildir. Çünkü yaradılış itibariyle ihtiyaçları ve istekleri hiçbir zaman bitmez. Buna karşılık çok da aciz olarak yaratılmıştır. Gözle görülmeyen bir mikroba mağlup olmaktadır. O halde insanoğlu birbirlerine maddi ve manevi yönden yardıma muhtaçtır. Tabi ki bu yardımı da en başta anne, baba ve akrabalardan görecektir.
Bizler millet olarak diğer toplumlara nispeten daha fazla birbirlerine düşkün ve iç içeyiz. İç içe olmanın avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Avantajlarına(faydalarına) baktığımızda; her türlü maddi ve manevi yardımlaşma, dayanışma ve paylaşım olarak sıralayabiliriz. Dezavantajı(zararları, olumsuzlukları ) ise aile içi işleyişlere müdahale yani karışma olarak niteleyebiliriz. Bu gibi müdahale sonucunda ister istemez aileler arası sürtüşmeler ve kuşaklar arası kopuşlar en kısa zamanda kendini göstermektedir. Tabi ki bu kopuşların son derece hızlı olmasında da iletişim çağının getirdiği dezavantajları ekleyebiliriz. Bunun sonucunda kuzenler birbirini tanımamakta; çocuklarımız amcalarını, teyzelerini, dayılarını ve halalarını bayramlarda bile ziyaret etmemekte ve buda ister istemez akrabalar arası kopuşlara sebebiyet teşkil etmektedir.
Millet olarak bizler akrabayı ziyaret etmek ve onlarla görüşmek, mektuplaşmak, ilgi ve alakayı devam ettirmek, akrabaların kusurlarını affetmek yani kısacası sıla-i rahim olarak tarif eden dinimizin farz olarak belirlediği vasıflardan son zamanlarda uzaklaşmış görünmekteyiz. Neden… Bazen düşünüyoruz. Bize neler oldu da bu hale geldik, diyoruz. Büyükler küçüklerine gerekli ilgi ve alakayı sevgiyi göstermiyor. Küçükler büyüklere karşı saygı ve hürmeti taşımıyor. Acaba neden… Akrabalık bağları kopmuş hiç kimse kimseyi tanımıyor… Bayramlarda dahi görüşmeyen amcalar, dayılar, halalar ve hatta delikanlı genç akrabalar… Neden… Tabi ki inanç boşluğu. Bizi bizden; geçmişimizden koparmışlar.
Bundan 10 yıl öncesine kadar aynı apartmanda oturan komşuların birbirini tanımamalarını yadırgıyorduk. Bize neler oluyor, diyorduk. Şimdi ne oldu… akrabalar arası bağlar da kopmaya başladı. Her şey madde ile ölçülmeye başlandı. Eğer kişilerin karşısındaki kişiden bir çıkarı ve menfaati varsa arkadaşlık kuruyor. Menfaat yoksa arkadaşlık maalesef yok oluyor ve bitiyor. Dünya çıkar dünyası olmuş. Sebep…manevi inanç noksanlığı.. Allah korkusu ve ahiret inancına olan bağlılık. Peki çözüm. Meselenin çözümü gayet basit. Evvela ailenin çekirdeği gayet sağlam olmalı. Onun için de; öncelikle geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza, bizlerin bu dünyaya gönderilişimizin sebebinin; Allah’ı tanımak ve ona ibadet etmek, onun emirlerine bağlı kalmakla ebedi hayatımızı (ahiretimizi) kurtarmaya çalışmak olduğunu akraba ve dostlarımıza anlatmalıyız. Bizim asli görevlerimizden olan yanımızda kalan anne ve babamıza inancımızın gereği olarak onlara öf bide demeden bakmamız, çocuklarımıza örnek teşkil edecektir. Ve yine akraba ve yakınlarımızı ziyaret etmek, onların her türlü dertleriyle dertlenmek, karşılaşmış oldukları problemlerin halli için uğraşıda bulunmak ve bayramlarda ziyaretlerine ailecek gitmek, arada sıra telefon edip hallerini sormak; Çocuklarımız üzerinde müspet bir gelişme olacak ve onlara da bu davranışlar bir teşvik olacaktır. Eğer çocuklarımıza dede, nine, amca ve dayının göstermiş oldukları; sevgi, şefkat ve ilgisini tattıramaz isek bu sefer çocuklarımız bu boşlukları bizim uygun görmediğimiz sapık düşünceli arkadaşlarından doldurmaya çalışacaktır. Çocuklarımızın geleceği için; iyi düşünerek ve gelecekte keşke veya acaba dememek için tercihimizi iyi yapmalıyız.
Gelecek yazımızda buluşmak üzere hoşça kalın..